Bir anda oturdum klavyenin başına...
Yazmak istedim bir sürü şey. Yazdım... Sildim... Yazdım... Sildim... Baktım sadece tuşlara basıyorum. Beğenmiyorum, yine siliyorum. Farkediyorum ki, sadece yazmak istiyorum.
Klavye tuşlarına basıp iz bırakmak. Her zaman bıraktığın izin kalıcı olması gerekirmiş gibi yazdıklarında da büyük anlamlar olsun hevesiyle yazıyorsun.
Olmasın.
"Yaz sadece" dedim kendime.
Bir yere gitmeli mi sonu? Hep bir sonuç olmalı mı? Neyin mesaj kaygısı? Kime neyi öğreteceksin?
Sen öğrendin mi? Öğrendiklerini uyguladın mı ki, yazdıklarının hep anlamlı olmasını umuyorsun?
Ummamalısın.
"Düşünme" dedim kendime.
Bir kez de düşünmeden yap bir şeyi. Düşündüğün pek çok şeyi bugün kendin bile hatırlamıyorsun.
Yaşamak, kaygılardan uzaklaşmadıkça tatlı ve anlamlı gelmiyor. Hep bir şeyleri sebeplerle ilişkilendirmek, sonuçlarına umut beslemek öyle çok yoruyor ki...
"Yapma işte." dedim kendime.
Bir baktım cümlenin sonuna ve sordum yine kendime;
"Yaptığını beğendin mi?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder