28 Aralık 2014 Pazar

Yanlış da olsa...

Bazı şeyleri yanlış diledik.
Halbuki sadece mutlu olalım istedik. Yoksa acı ve gözyaşını kim diler ki hayatında?
Yine de dilemekten vazgeçmedik.
Çünkü iyinin ve güzelin varlığına inanıyoruz.
İstiyoruz ve diliyoruz öyle olsun...


24 Aralık 2014 Çarşamba

Hatırlatma

Farkında olmadan beklediğin günler var.
Geleceğini bildiğin, yüzleşeceğin.
Er ya da geç karşılacaksın.
İşte hazır olmak lazım o an'a.
Hazır olacaksın. Eksiğin neyse tamamlamış olacaksın.
Eğer hazır değilsen...
İşte o zaman şikayet etmeyeceksin, olan bitenden, kayıplardan, kaçan fırsattan.
Biliyordun ama hazırlanmadın.
Neyi hedeflemiştin, neredesin?
Ne istiyordun, ne oldu?
Mutlu musun?
...
Halbuki ne kadar kolay olacaktı, farkında mısın?

Sadece hazır olacaktın ve zamanın vardı.
Böyle kaç fırsat kaçırdın...
Hala mı bekliyorsun?
Bekle.
Ancak unutma, artık gelecek olan ilk şansın değil.
Gün gelecek, her şey sona erecek.
Sonrası...

Yağmur yağacak yine, havada toprak kokusu...
Hatırlayacaksın.
Dilerim seni de hatırlarlar.

İncelik Meselesi

Ruhu güzel bir kadının inceliğindedir yaşam.
Aklı ile yüreği arasındaki incelik, merhamet ve sevgi ile bağlar hayata, herkesi, her şeyi.
Bir kez dokununca anlarsın.


22 Aralık 2014 Pazartesi

Dahası...

Yeniden sevebileceğini hissettiğin sürece daha da güzel olacak her şey, her yer, her zaman.

20 Aralık 2014 Cumartesi

Olmadığın Yerler...


Yalnız olduğumuzu sanıyoruz.

Öyle hissettiğimizden mi bilemiyorum ancak belki de burada yanılıyoruz. Olmayan şeylerin, kişilerin, olayların, yerlerin eksiklik hissi yaratması da bu yüzden belki de.

Bence çok yanılıyoruz.

Yalnız kalmayı istediğimiz anlar da oluyor zaman zaman. Bir de orasından bak. İşte o zaman daha anlaşılır oluyor her şey.

Bu durumu yaratan, sürekli bir istek hali sanırım. İnsan doğasının göz ardı edilemez gerçeği, hatta en büyük zaafı. Hep istiyoruz, daha iyisini, daha güzelini. Bir mutluluk yuvası kurabilmenin en temel ihtiyacı aslında bu, istemek, arzu etmek ve bu doğrultuda çalışmak. Böylece iyiye ve güzel ulaşmak çabası amacımızı anlaşılır kılacak.

İşte bu ideale ulaşmak hissi bazen yalnızlık kavramını da ihtiyaç haline dönüştürecek.

Bu yüzden kendini anlamak için sadece kendini dinlemelisin kimi zaman. Nasıl ki, inandığın, güvendiğin insanları dinliyorsan, kendini de dinleyeceksin. En nihayetinde kendinden daha fazla güveneceğin kim var ki bu hayatta?

O yüzden yalnızlık dediğin şeyden korkmayacaksın.

Kalacaksın bir başına…

Dinleyeceksin…

ve bekleyeceksin.

İnandığın, olmasını dilediklerin için bir şans daha vereceksin.

Belki olmayacak.

Üzülmeyeceksin.

Çünkü bileceksin ki olmayan da zaten senin iyiliğin içindir. Olmayanın sebepleri bir sonraki dileğinin oluş sebebi olacak belki de. Sırf bu yüzden bile inanmaya değecektir.

Asıl düşündüğüm ve inandığım şey şu ki;

Yalnızlık dediğin şey aslında olmadığın yerdedir.

İnanıyorum ki, gittiğin, olduğun, yaşadığın yerler seninle güzelleşecek.

Seni bekleyenler var oralarda, Var olduğuna dua eden, seninle mutlu olanlar, bekliyorlar orada.

Unutma; her şeyden kıymetlidir kendin.

Sen varsan hayat var, sen yoksan neyin var?

16 Aralık 2014 Salı

Müziksiz Kalma...

 
İlker İnal, hiç bitmeyecek bir müzik gibiydi. 4 yıl önce bugün o da gitti diğerleri gibi.
Dilerim ki; Cennette Mozart dinliyorsundur güzel insan.
Sevgi ve özlemle anıyoruz.
----------------------------

Dağlar sana gelmez
Sen dağlara gideceksin
Kapı çalınırsa açılır...
Dağların eteklerine gider
Ve kapısını çalarsan
Çiçeklerini toplayabilir
Yaylalarında çadır kurabilirsin.
Yaşam da sana doğru gelmez
Her gün biraz daha uzaklaşır.
Sen onun peşini bırakmayacaksın...
Ne kadar yaşarsan yaşa
Seyahatler, sevgiler ve zevkler kadardır ömrün.
Neşe, coşku da kendiliğinden gelmez.
Mizah ve şaka seven ortamlarda olmalı,
Çok içinden gelerek gülmelisin..               
Çünkü gülebildiğin sürece mutlu olabilirsin...                                        
Kendin gülmek istediğin kadar                    
Başka birilerini de güldürmeye çalış             
Ya da bir tartışmayı tatlıya bağla..
Deniz ve yaz kokusu ile başlasın günün    
Ve içinde hüzün olmasın                 
Sonra sevdiklerini ara..                                
Telefon,e-posta falan işte herneyse..           
Görmek istediğin mesajlar gelsin                                                               
Uzun zamandır bir beklediğin varsa          
O da gelsin...
Biliyorsun,                                                    
Güneş sana daha fazla yaklaşmaz..              
Sen ona açılacak ve sokulacaksın..                
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak                   
Yağmurun ıslattığı kadar ıslanmış               
Ve kendini yalnız hissettiğin kadar              
Yalnız kalacaksın...
Kendini güçlü hissettiğin kadar                    
Güçlüsündür..                                                  
Ve karşındakine değer verdiğin ölçüde            
İnsansındır...                                                   
Çevrene iyi davranmanın                               
Hiçbir maliyeti yoktur..                                 
İyi kalpli olmak                                              
Mükemmel olmaktan daha değerlidir..
Sevgiyi taşıyabileceksen sev..                       
Ama kendini de fazla ezdirme                              
Sana fazla abanmış sevgiler için                      
Kendinden vazgeçme..                                   
Sevgin ve hayatın birilerince                           
Çalınmış olmasın..sakın çaldırma onları..      
Yanlış,çaldırılmış bir hayat                             
Doğru yaşanamaz...                                      
Bugün bir dokunuş yetmeli sana                 
Sıcak içten bir el tutuşma..                                
İsteklerin de sade olmalı                                
Bir kaşarlı tost gibi..                                    
Ama buna karşın                                          
Bir filarmoni orkestrası dinlemelisin..             
Mozart’a cennet ve cehennemi sormuşlar
Demiş ki ;
“Cennet için huriler dahil tüm güzelliklerden söz ediliyor                    
Ama müzik de dinleyebileceksin denmiyor..                                                   
Eğer cennette müzik yoksa hapı yuttuk.. “
Mozart’ın bu sözlerini unutma                      
Ve müziksiz kalma..                                     
Yaşadıkça da mutlu ve umutlu ol                                     
Bugün ve hergün...                                                                                               


8 Aralık 2014 Pazartesi

Olmaz mı? Olabilir.

Dilemediklerin de olur bazen.
Her zaman kötü olacağı anlamına da gelmez o dilemediklerin.
İyi olacağını bilsen, dilemez misin zaten?
Ama hiç beklemediğin bir anda olur işte.
Anlamazsın nasıldır, nedendir...
Çünkü hayal bile edemezsin o kadar güzel olabileceğini.
Şarkıda da söylediği gibi "Olmaz mı? Olabilir."
Dilerim öyle olsun.




28 Kasım 2014 Cuma

Birikim Meselesi

Eksilerek geçen zamanda, yüreğine birikerek geliyor her şey.
Anıların, sevdiklerin, hüzünlerin, nefretin, korkuların, umutların...
Bir avuç mutluluk için hepsi.
İyi sakla.



27 Kasım 2014 Perşembe

Daha Ne...

Mutlu olduğun zamanlar, yaşamın kıymetini arttırır. 
İyi hislerin kaynağıdır bu zamanları paylaşmak.
Yüzünde huzurlu bir tebessüm,
Yüreğinde bir umut...
Şükran ve minnetle hatırlayacaksın.

Ne güzel söylemiş Aziz Nesin...

Mutluluk bir şimşek parıltısınca
Zaman nasıl donmuşsa bir resimde
Donmuşluğudur zamanın mutluluk
Ölümsüz olan bir anmalık
Yaşattı seni yaşamadıklarında
Hem de ölesiye
Daha ne


17 Kasım 2014 Pazartesi

Bir nefeste...

Öyle zamanlar var ki, bir nefeste anlatmak isteyip imkan bulamadığın şeyler yüreğine sıkışıp kalıyor.
Mesela şimdi anlatmak istediğim çok şey var gibi hissediyorum.
Yazarak çıkartayım istiyorum.
Olmuyor...
Belki de olmadığı içindir.
Var sandığımız şeyler de sıkıştırır yüreğini.
Olsun istersin, olmadığını bilmeden.
Halbuki olduğunu hissedersin.
Sanırım sorun da orada başlıyor.
Hissetmek!
Iste o zaman soruyorum kendime...
Ne istediğini biliyor musun?...
Peki ya, ne olduğunu hissediyor musun?
Her nefeste bir kez daha anlayacaksın. İyi ki varsın!




15 Kasım 2014 Cumartesi

Geçeceksin...

Geçeceksin...
Er ya da geç o engel olduğunu düşündüğün yollardan.
Karşına çıkacak olan her şey ve herkesle mücadele edeceksin.
Ancak unutma ki, her önüne çıkan engel değildir.
Kimi zaman onlarla yürümeyi bilmeli.
İşte öyle zamanlarda daha güçlü hissedeceksin kendini.
Öğreneceksin...


3 Kasım 2014 Pazartesi

Sonu Bahar

Yine sonbahar geldi.
Kış kapımızda. 
Nilüfer'in dediği gibi;
"Biliyorsun, her şey bitecek bir gün. Umut ve özlem hep boşuna."
Çok düşünme o yüzden.
Bırak rüzgarlarla uçuşsun aklının yaprakları.
Unutma, yaşadığın kadar varsın.
Varsın, dökülsün yaprakların.
Nasılsa vakit geldiğinde,
"Kalacaksın bir başına"



3 Ekim 2014 Cuma

Yok Olma Meselesi

Senin umudunu kaybetmen değil de, asıl senden umudun kesilmesi seni yok eder.


27 Eylül 2014 Cumartesi

Öp Geçsin...

"Öp geçsin." diyince iyileşen yaralarımız vardı.
Sonra büyüdük...
Ve "Acımadı ki" diye gülüp geçtik hiç kapanmayan yaralarımıza.
Tebessümü yapıştırdık üzerine...
Yine geçti.
Çünkü ölümü öğrendik. 

Yaşamak ne güzel.

29 Ağustos 2014 Cuma

Arıyorum. Bulamıyorum.

80'lerde şöyleydi, böyleydi hayıflanmalarından pek de hazetmiyorum ancak o zamandan hatırımda kalan bazı şeyler çok şey hatırlattığı için hala seviyorum.

Fakat sorun şu ki... Artık bulamıyorum. Misal, o zamanların sokak poğaçacıları...

Hala tek tük olanlar var. Camlı el arabaları ile devam ediyorlar. Fakat poğaçalar o arabaların poğaçaları değil. Dükkanlarda da satıyorlar onlardan. Diğerinden lazım bana.

Çocukken o yıllarda, annem ve babamın gezmeye olan merakları, sosyal yaşam heyecanları, dostluk ve arkadaşlıkları, çocuklu dahi olsan, gençliğin o dönemlerini ne kadar dolu ve keyifli geçirilebileceğine güzel bir örnekti.

İşte o dönemlerde, hafta sonları ikinci evimdi anneannemler. Cuma akşamından bırakırlardı. Pazar günü almaya gelirlerdi bizi. Dayım ve teyzem de onlarla beraber yaşardı. Kardeşimle bıraktıklarında bizi, ya dayım ya da rahmetli dedem, artık hangisi önce gelmişse, alır bizi hemen bir bakkala veya kuruyemişçiye götürürdü. Sonra seç derdi, dükkan senin tadında. Mesela en büyük zenginlik oydu o zamanlar benim için. Düşünsene rengarenk ambalajlarıyla, çikolatalar, şekerler her şey "beni al, beni al" diye sesleniyorlardı sanki. Gökyüzündeki yıldızlara bakınca da kuruyemişçiler gelir aklıma. Işıl ışıldır. Gel gelelim, seçemezdim. Çok şeyden bir şey seçmek zordu o zamanlar da. Yine o zamanlar öğrenmeye başlamıştım, azı çoktan seçmeyi. Hala öğrenmeye çalışıyorum. Zor iş. Henüz beceremedim. Fakat iyi hatırlıyorum; mutlaka bir bonibon alırdım. Bir çikolata, bir de gofret seçerdim. Nedense hep üç parça hatırlıyorum. Al derlerdiler, yeter derdim.Sonuçta yemeye başlarken de seçmek diye bir şey var. Mümkün olduğu kadar az karışmalı kafa.

Neyse o kuruyemişçi ritüeli bitince, evin diğer eksiklerinin de alışverişi yapıldıktan sonra eve giderdik,

Rahmetli anneanem güzel yemek yapardı. Damadı babam hiç çekinmezdi söylemekten. Çok severdim aralarındaki samimiyeti. Anam ne düşünürdü o zamanlar bilmiyorum ancak bugün dahi söyler, "annemin yemeklerini çok severdi" diye. İşte o güzel yemek yapan kadının en çok köftesini severdim. Mutlaka olurdu köftesi onun. Bilirdim ki köfte yiycem. Huzurlu bir duyguydu. Sürpriz yok. Mutluluk var. Acaba, yok, eksiklik duygusu yok. Bir tek kokusundan bile bin şükür duası çıkardı.


Sonra sabah olurdu, duvardaki sarkaçlı saatin tik takları arasında. Onların zamanını geçirdi o saat. En kıymetli mirastır onlardan kalan. Evimizin duvarında çalışıyor hala. Geçen zaman durmuyor. Gidenler bilir bunu en iyi. Arkada kalanlar ise hatırlar.

 Yanılmıyorsam 8:00 civarları sokağa giriş yapardı hep, "Poooiiçaaaa... Poiçaaaciaaaa" diye. Lastik tekerleklerinden çıtı çıkmazdı arabasının. Kendi bağırmasa bilemezsin geldiğini. Yine de sabahın o erken saatinde hiç rahatsız etmezdi poğaçacı amcanın sesi.

Anneannem çok tasvip etmezdi poğaça yememizi. Normal kahvaltı en güzelidir derdi. Bugün bile öncelikli tercihim o'dur. Alışmışız bir kere. Hatta anneannemin bir mama formülü vardı. Bügün bile tadı ve tarifi hatırımda. Bebeklikten miras o tad. Basit ama etkileyiciydi.Kırmızı fincanları vardı. Üzerlerinde yeşil yonca yapraklı resimler vardı. Yarısına kadar çay koyardı. Ilık. Paşa çayı kıvamında. Biraz cici bebe atardı, biraz ekmek içi, beyaz peynir, reçel. Sonra da biraz süt katardı. Ben öyle bir tad bilmiyorum vallahi. Nefis bir şey. İşte böyle bir tad varken, insan evladıyız sonuçta, canımız poğaça da çekerdi. Ama söylemezdik. Zira bilirdik ki, onlar uygun görürlerse alırlardı. Biz uyurken, daha doğrusu uyuma numarası yaparken, pencereyi açar, yarı kısık sesle poğaça alırlardı. Sürpriz olsun diye. Ben de çaktırmazdım, uyanınca sürpriz hikayesinin tadını bozmamak için.

İşte o poğaçalar başka türlüydü. Börek gibiydi ama değildi. Üstü börek gibi dökülür, içi hafif hamurumsu. Tatlı değil, ama tuzlu diyebileceğin gibi de değil. Tarifi zor. Tek zaafı çok yağlı olmasıydı.

İşte o poğaçayı arıyorum. Maalesef ki bulamıyorum. Börekçi dükkanları da satmıyor artık sanırım.

Aslında çok maceraya gerek yok. Belki de bıraktığım yerdeler.

Bir hafta sonu sabahı Fatih'teki o sokağa gidip beklemeye başlasam yine görünecek köşeden o poğaçacı belki de. Belki oğlu, belki torunu... Sonuçta ben aynı ben, poğaçacı hep poğaçacı. Değişmez bazı şeyler.

Fakat sorun şu ki; gidemiyorum.

O sokakta çok şey var. Fakat ne anneanem, ne de dedem var. Onları hatırlamak güzel fakat özlemek zor.

Bekliyorsun ki, bodrum katındaki evin penceresi açılsın. o iki güzel insan kafayı uzatıp, "kaç tane yersin oğlum"diye sorsun.

Halbuki poğaça özlemiştim ben. O kadar...

Neredesin ki poğaçacı amca?






22 Temmuz 2014 Salı

Beni Unutma

Zaman geldiğinde hep gittim ben. Arkama baktığımı da hiç hatırlamam. Çünkü karar verdiysem gitmeye, artık geride kalacak olan benden değildir. Ben oraya ait değilimdir.

Gideceğim yerde beni bekleyenler var. Ne olduğunun bir önemi yok. Yeni olması gerek şart değil ancak yeter şart. Mutluluk içinse gerek ve yeter şarttır.

Zamanı geldiğinde hep gittim ben. Kaygılarımın önüne,gitmekle geçebildim hep ben. Kaybetmek, unutulmak, başaramamak, dönmek, sevmemek... Hepsini giderek öğrendim.

Kaybettiğim zamanı öğrenerek kazanacağımı,

Doğru veya yanlış, yaptığımdan eminsem unutulmayacağımı,

Başarısızlığın bu hayata dahil olduğunu,

Dönmenin geride kalmak olduğunu,

Umudun bir adımla bir nefes arası olduğunu...

Biliyorum ki giderek azalıyor zaman. 

Gidersem, beni unutma.



20 Temmuz 2014 Pazar

Soruyorum...

Her şey zamana dahil.
Günler, haftalar, yıllar...
İnsanlar, olaylar, acılar, mutluluklar...
Şafak vakti, gün batımı, öğle vakti, gece yarısı...
Var olan her şey bir zamana ait.
Tümüne anlam katan ise içinde olan insanlar ve yerler.
İyi ya da kötü.

Öyleyse soruyorum;

İnsanları mı özlüyoruz, yoksa günleri mi?
 


12 Nisan 2014 Cumartesi

Olmadığın Bir Yerde

Yine güneşin doğduğu bir sabah,
Karanlık kokacak toprak.
Yüzün ıslanacak, duymayacaksın.
Kuşlar ötecek, göremeyeceksin.
Yine güneşin battığı bir akşam,
Hatırlanmayacaksın.

Hold Your Position

Cahit Sıtkı'nın dediği gibi...
...
Her mevsimiyle insanı ayrı ayrı saran,
Bunca güzelliği nasıl koyup gideceğiz;
Yaman çalacak o çalmayası saat yaman,
Geçmiş ola bir kez yumuldu mu gözlerimiz
.















Kendin İçin...


Kendine yapıyorsun her şeyi aslında.
Mutluluğu da, üzüntüyü de, acıyı da, hastalığı da, iyiliği de, kötülüğü de...
Birini mutlu ederken kendini de mutlu etmiş olabiliyorsun aslında.
Ya da üzdüğünde...
Kendin için yapıyorsun.

Bir şeyin yokken bir gün, bir anda hasta hissedebiliyorsun kendini.

Kaygıların korkuların, korkuların sıkıntıların, sıkıntıların üzüntülerin, üzüntülerin mutsuzluğun, mutsuzluğun kayıpların oluyor.
Zaman gibi...
Umut gibi...

Kaybetme.

Hep kötü olacak değil ya her şey,umduğun gibi ya da daha doğrusu beklediğin gibi.
Bekleme.
Yaşayacaksın sonuçta.
İzle.
Dinleme.
Hisset.
İyi olacağını,
Daha güzel olacağını.

Vazgeçme.


26 Şubat 2014 Çarşamba

Kurtarıcı

Her kim olursan ol, yine sen kurtaracaksın kendini ve her şeyi.
Var olduğun müddetçe hakettiğin hayatı yaşayacak, sorumlu oldukların için hesap vereceksin.
Her neyi sahiplenirsen, o benimdir demeyecek, varlığına şükredip, yaşamına destek olacaksın.
Kendin için, ailen için, sevdiklerin için...
Sonra nasılsa gideceksin, iyi ya da kötü.
Seçim senin.

21 Şubat 2014 Cuma

İz Meselesi

Sevdiğin şeyleri savunmak gibi bir mecburiyetin yok.
Seni mutlu eden şeyler var olmanın sürekliğini, mutlulukla destekler.
Seni sen yapar, iyi ya da kötü.
Ruhunu tek kılar.
Geriye kalan bir izdir, yaşamda sana ait.
Başka neyimiz var ki?

18 Şubat 2014 Salı

Olsun da Gör

Yine yaz gelecek...
Sıcak, mis kokulu, rengarenk, ışıl ışıl.
ve biz yine mutlu olacağız.

Melih Cevdet'in dediği gibi;
"O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör...



17 Şubat 2014 Pazartesi

Geçip Giden


View from the ISS at Night from Knate Myers on Vimeo.

"Zaman bazen öylesine hızlı bazen de solucan misali sürünerek geçer. Fakat insan, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı zamanlarda kendini iyi hisseder."

 İvan Sergeyeviç Turgenyev