Bir süre uzak kaldım yazmaktan. Hayat kimi zaman yapıyor bunu. Farkında olmadan uzak kalıyorsunuz. Sizin isteğiniz dışında. Öyle zamanlarda daha iyi anlıyorsunuz, kontrolünüzde olduğunu sandığınız şeylerin aslında hiç de öyle olmadığını. En basitinden yazma isteğiniz bile sizin kontrolünüzde değil. Yaşadıklarınıza endeksli.
En kötüsü de olumsuz zamanlarda artan yazma isteği. Negatif duygulardan o kadar çok kelime türüyor ki kafanda, dökülüyor yazıya. Ama bu dökülenler ne kadar seni tatmin ediyor, asıl soru bu bana göre. Evet yazıyorsun ama yaşadıklarına tepki olarak. Mesela böyle zamanlarda yazdıklarımı asla geriye dönüp okuma isteğim olmuyor. Çünkü illa ki içinde benden olmayan şeyler hissediyorum. Nefret ve öfke dolu, sevgiden uzak duygularla yazdıklarımı, geriye dönüp okuduğumda, sadece edebi anlamda kendi kendimi tatmin edecek, kimi zaman iyi kimi zamanda tam çöp sepetlik yazılar çıkıyor ortaya.
Ama amaç sadece edebi anlamda bir tatmin veya "bak ben böyle yazarım" şeklinde popülist, etraftan beğeni talebi için yazmıyorum. Kendim için yazıyorum. Yazdığım isterse best seller'lık bir söz olsun, beni mutlu etmedikten sonra zerre kadar değeri yoktur. O sebeple de yazarken bunları hissettiğim anlardan sonra ara veriyorum. Ama yazdıklarımı da asla silmiyorum. Çünkü her birinde bir ders var. Etrafımızda yaşananlar, çevremizde yaşayanlardan olumlu veya olumsuz pek çok şey görür ve öğrenmeye çalışırız. Kimisinden yapmamız gerekenleri, kimisinden de yapmamamız gerekenleri. Hepsi birbirini tamamlayacak şekilde vardırlar hayatta. Ve yaşantımızda çıkar karşımıza. Herşeyin bir varolma sebebi vardır. Bu amaca hizmet eden herşeyi görme,gözlemleme ve anlama yetisi de bizim arzu ettiğimiz kadardır.
Ve işte bu noktada, yukarıda yazdıklarımdaki ironik tezatlık duvar gibi karşıma çıkıp duruyor karşımda. İyi veya kötüyü, yapmam gereken veya yapmamam gerekenleri öğreneceksem, mesela her an da yazmalıyım o halde. Ama mutlu olmuyorum. Yazmamalıyım o zaman. Paradoks dediğimiz şeyin başlangıç noktasındayız. Çözümsüz gibi görünüyor.
Halbuki değil. Her an yazıyoruz,yazmasakda. Kimi zaman kağıda, kimi zaman havaya, kimi zaman suya, kimi zaman aklımıza, kimi zaman yüreğimize yazıyoruz. Yazmak bir sevda. Her yere, her şeye yazarsınız. İlla somut iz mi bırakacaksınız? Bu mudur yazmak? Öyle bir yazı yazılır ki bazen kalbinize kazınır bir ömür boyu çıkmamak üzere ve bu yazı, sevgilinin dudağınıza koyduğu tek bir naif öpücüktür. Yaşatır sizi bir ömür.
Falan filan... Kafam çok karışık... Öyle yazdım işte.
Uzatmadan hadi dağılın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder