27 Ekim 2013 Pazar

Yol Yanım



                Dedi ki “Ne dedi?”

                “Kim?” dedi.

                “Yollar.” dedi…

                “Yollar,gideceğin yere varmadan söyledi neler olacağını. İyi dinledin mi?”

                Yolları düşündü yaşlı adam. Uzun zamandır vardığı yerlerin yollarında harcadığı bir ömür vardı. Gittiği çok yer, ama döndüğü tek yerdi. Durup düşündü…  Hepsi söylemişti bir şeyler. Zira dinlemediysen yaşamamışsın demektir. Yoksa var olur muydu yaşanmamış bir ömür?

                Kimi gel derdi, kimi git. Kimi kal derdi, kimi dur. Kimin de bir gurur, kimin de bir kusur.

                “Yolda başlar her şey.” Demişti biri. “ve ne güzel bir yolu birlikte almak. Yolda yaşamak. Yolda olur her şey. Varmadan” diye devam etmişti.

                O gün anlamıştı aslında neden hep gitmek istediğini. Varmadan dönmeyi.

                Döndüğü yerde vardı bir huzur. Ya kendin de ya da yerinde. Bilemedi hiç bunu. Belki de gittiği yerlerde bulamadığından ne huzur ne de bir umut.

                Yine çıkmıştı bir yola. Bilirdi ki ayrıldığında solardı geriye bıraktıkları. Ama bilirdi ki hala güzel, hala seni bekler. Çünkü öğrenmişti, gerçekten sevdiği terk etmez hiç seni.



                Çıktığın yol uzarken önünde, yoluna çıkanlar olur bir günde, bir ömür. Fakat ardı ardına gelen tek bir ömür değil. Pek çoğu gelir geçer önünden.
               
                Arkanda kaldıkça yalnızlaşırlar. Gelirken olduğu gibi… Yanından geçerken de…  Geride kaldılar ve yine yalnızlar.
               
                Arada geçen bir olma hali, farklı yönlerin anlık buluşmasıdır. Ağaçlar gibi. Gelirler. Yanından geçer giderler. Sen gidiyorlar sanırısın. Hâlbuki hep oradalar. Bazen yeşil, bazen de sessiz. Yaprakların dili olsa da konuşsa dersin. Anlatsa sana nasıldır yeşilin sesi, rüzgarların dile getirdiği. O yüzden bekler yaşlı adam baharı hep yeni bir umutla ve heyecanla. Ama korkar da… Ya bir daha duyamazsa.

                Ve bir gün bahar gelir yine. Yollarında karşılar tüm güzelliğiyle. Belki de bundandır her baharda çıkması yollara. Ya da bahar çıkarır yola. Onu da bilemez. Bildiği tek şey, baharın yeşilidir. Çünkü başkadır baharın yeşili ve bambaşkadır her bahar, bir önceki bahardan daha da güzel.



                Hep istersin ki, yanında olsun. Yeşilindeki mutluluk sonsuz olsun. Varlığınla sula güzelliğini, o mutluluğu daha da yeşert. O güzelleşsin.  Güzelleştikçe sen daha da mutlu ol. Saf, yalın, sade, tazecik olsun istersin. Yeşerdikçe altında çiçekler büyüsün. Çiçeklerle taçlansın güzelliği. Çiçekler mutluluğunun kokusudur. Mis kokusu bundandır baharın. Sadece istersin, iyilik ve güzellik için.


                Ve bir gün gider o yeşil yine. Bakakalırsın ardından. Yeşerttiğin her şey sararır solar. Eskisi gibi olur. Siyah beyaz fotoğraflar misali. Güzel şeyler vardır eskide kalan. Hatırlarsın. Kötüleri ise unutursun. Unutmak iyidir. Kötüyse eğer.  Ancak güzel olanı da unutmalısın yeri ve zamanı gelince. Kötüyü getirenin güzelliği geçicidir işte bu yüzden.

                Ta ki baktığın yerin aslında yanlış olduğunu fark edene kadar. Yeşil güzeldir toprağa baktığın ve kafanı kaldırmadığın sürece.

               

               

                “Bak bana.” dedi, yaşlı adama o gökyüzü.

                Önce gözü kamaştı yaşlı adamın. Hep orada olanın böyle göz alıcı olması hep toprağı bakmasındandı diye düşündü. Anladı. Baktıkça güzelleşti, ışıltısının ardında. Mavisi parladı bulutlara inat. Aklına geldi bir anda, yaz kış hep orada. Kimi zaman soğuk, kimi zaman sıcak. Hatırladı ki, gülüşü güneş. Mavisi umut.
               
                Yolunda giderken yaşlı adam, durdu bir an. Yine düşündü…

                “Mavi…” dedi. “En sevdiğim.”

                Baktı ağaçlara, baharın yeşiline, dibinde biten çiçeklere.

                “Gelin” dedi. “Bakın ne anlatıyor bu masmavi gökyüzü. Dinleyin.”


                 “Ne duyuyorsun?dediler, sessizlikten başka bir şey duymayanlar.
                 “Duyduğum ve gördüğüm tek şey huzur.” dedi yaşlı adam.
 

                “Görmüyor musunuz?”
                

                Bilemedi bakmakla görmek arasında fark olduğunu ve bakanların göremediğini. Mutluydu.

                Yolu bitti. Dönmedi.
 

                Karanlık çöktü.
 

                Sonra da ıslak toprağın soğuk kokusu.
                

                Bir ağacın kökü büyüdü başının ucundan.
 

                Aralarında mis kokulu çiçekler.
 

               Hepsinin üzerinde masmavi gökyüzü.
 

               Döktüğü gözyaşları suladı çiçekleri, yeşertti yapraklarını.

               Dedi ya yaşlı adam "Mutluydu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder