Kaygılardan uzaklaşmadıkça yol almak zorlaşıyor. İsteklerinin sınırları daralıyor.
Hep bir mücadele hali var, hayatla, çevrenle ve daha pek çok şeyle, ama en çok da kendinle. Daha kötüsü ise kendinle mücade ederken ulaşman gereken yerden uzaklaşıyor olmak. Halbuki kaygılardan uzaklaşmaktı amaç. O yüzden aldığın her yolda, attığın her adımda mutlak son olan, varmak, isteklerine ne kadar uyuyor, bunu iyi anlamak gerek.
İşte bu anda ortaya çıkan bir duygu var.
Zincirlerle bağlı, içinin yap dediği.
Kaybolmasın diye mi, hoyratlaşmasın diye mi, kimseyi üzmesin di ye mi bağlı zincirlerle?
Neden?
Anlaması zor.
Daha da zor ve anlaşılmaz olanı ise, kendinin bile anlamakta zorlandığı bir duyguyu karşındakinin anlamasını beklemek. Anlaşılma kaygısı işte. Hep anlaşılmak istiyorsun.
Anlatabiliyor musun ki anlaşılmayı bekliyorsun?
Sen anlatamazsan karşındaki nasıl anlasın?
Yine kendinle mücadele. Dönüp dolaşıp aynı yere varan bir kısır döngü. Paradoks gibi.
İçinden çıkamıyorsun.
Uzaklaşıyorsun.
Gittiğin yer mutluluktan uzak, en iyi bunu biliyorsun.
Yapma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder