6 Mart 1928'de Kolombiya'da dünyaya gelen ve şu anda lenf kanseri ile yaşam savaşı veren büyük Usta, gerçek bir deha Gabriel Garcia Marquez, son günlerini yaşamakta ve dostlarına şu veda mektubunu yazmış. Dikkatli okuyup, iyi düşünmeli.
“Eğer Tanrı, bir anlık bile olsa, benim bezden bir kukla olduğumu unutarak bana bir yaşam alanı verebilseydi, ondan alabildiğince yararlanırdım.
Muhtemelen tüm düşündüklerimi söylemezdim, ama tüm söylediklerimi mutlaka düşünürdüm.
Nesnelere bir değer verirdim, neyi temsil ettiklerine göre değil de daha çok neler ifade ettiklerine bakarak.
Gözlerimizi kapattığımız her bir dakikada atmış saniye ışık kaybettiğimizin bilincine vararak daha az uyur, daha çok düş kurardım.
Diğerleri kımıldamazken daha çok yürür; onlar uyuklarken ben uyanırdım.
Eğer Tanrı bana birazcık yaşam armağan etseydi, basitçe giyinir sonra sadece bedenimi değil ruhumu da çırılçıplak soyarak yüzü koyun toprağa uzanırdım.
Aşık olmaya son verirlerse yaşlanacakları gerçeğini bilmeden, yaşlanırken aşık olmayı sonlandırmaları gerektiğini düşünen insanlara ne kadar yanıldıklarını kanıtlardım.
Kanatlar verirdim bir çocuğa, ama kendi kendine, tek başına uçmayı öğrenmeyi ona bırakırdım.
Yaşlılara, ölümün yaşlılıkla değil de unutmak ve unutulmakla geldiğini öğretirdim.
İnsanlar, sizlerden o kadar çok şeyler öğrendim ki..., Herkesin dağın zirvesinde yaşamayı istediğini, ancak gerçek mutluluğun oraya tırmanabilme biçeminde saklı olduğunu bilmediklerini öğrendim.
Yeni doğmuş bir bebeğin babasının parmağını minik eliyle ilk defa sıkıca kavradığında onu yaşam boyu bırakmayacağını öğrendim.
Bir insanın, aşağıdaki bir başka insana sadece bir kez bakmaya hakkı olduğunu, o da onun ayağa kalkmasına yardım ederken olması gerektiğini öğrendim.
Sizlerden öğrenebileceğim o kadar çok şey var ki ! Ancak çok azı gerçekten işime yarayacak, zira hepsi bu bavulun içine yerleştiğinde ne yazık ki ben artık ölmek üzere olacağım.
Hep hissettiklerini söyle ve düşündüklerini yap.
Eğer bugün seni son kez uykuya dalarken gördüğümü bilsem, seni sımsıkı kollarımın arasında sarar ve Tanrı’ya ruhunun koruyucusu olabilmesi için dua ederdim.
Seni gördüğüm son dakikalarım olduğunu bilsem, sana “Seni seviyorum” derdim, bunu zaten bildiğini utanarak göz ardı ederek.
Hep bir “Yarın” vardır ve yaşam bize her şeyi daha iyi yapabilmek adına yeni bir fırsat tanır; ama eğer yanılıyorsam ve o gün bize kalan son gün ise, sana, seni ne kadar çok sevdiğimi ve asla unutmayacağımı söylerdim.
Yaşlı veya genç, ‘yarın’ kimse için bir taahhüt değildir. Bugün belki de sevdiğin şeyleri gördüğün son gündür. O halde daha fazla bekleme, hemen bugün harekete geç, çünkü belki yarın hiç bir zaman olmayacak ve sen eminim ki onlara bir ‘gülümseme’ , bir ‘kucaklama’, bir ‘öpücük’ için zaman ayırmadığından, onlardan çok meşgul olduğunu düşünerek son bir istekte bulunmadığın için çok pişman olacaksın.
Sevdiklerini yanında sakla; kulaklarına onlara ihtiyacın olduğunu söyle; onları sev, onlara özen göster; onlara ‘seni anlıyorum’, ‘affet beni’, ‘lütfen’, ‘teşekkür ederim’ ve daha bildiğin bir dolu sevgi sözlerini sarf etmek için kendine zaman ayır.
Kimse seni, gizleyip kendine sakladığın düşüncelerinle anmayacaktır. Onları ifade edebilmek için Tanrı’dan güç ve sağduyu dile."